Skip to main content

Şehir Sessizliği

Sessizliği nasıl tanımlarız ve şehir yaşamında nasıl bir rol oynar? Şehirdeki kalabalık ses akışından sessizliği veya sessizlik fikrini tadabilir miyiz? Bunun için hangi çevresel ve mimari koşullar sağlanmalıdır? Şehirde sessizlik mümkün müdür ve arzulanır mı? 48 Stunden Neukölln, 2024 yılında seçtiği Şehir Sessizliği teması ile herkesi, şehir yaşamındaki sessizlik hakkında düşünmeye ve şehrin ses alanının fiziksel ve kültürel konumuna odaklanmaya çağırıyor.

Ses kulislerinin kişisel, tarihsel ve estetik anlamları, sesleri bireysel olarak gruplandırmamızı ve yorumlamamızı sağlayan çağrışımlar ve tepkiler uyandırır. Kültürel bağlamlar, kişisel tercihler ve önyargıların yanı sıra sanatsal gelenekler ve estetik kararlar aracılığıyla sesleri duyma ve algılama sürecini şehir yaşamı içinde de subjektif bir deneyim haline getirir.

Şehrin ses örüntüleri arasında yolumuzu nasıl buluruz ve bunlar hayatımızda nasıl bir rol oynar? Sesin, şehir yaşamında yeri büyük ve önemlidir. Yeni sınırlar ve engeller oluşturabilmesinin yanı sıra bunları yıkabilir. Bir an kendimizi özel bir alanın sırlarını açığa çıkarılmış bulurken ve arka bahçenin seslerini sokaktan duyabilirken, ötekinde kamusal alanlarda özel konuşmaları takip edemeyiz.

Günümüzde, trafiğin neredeyse şehrin sonik bir özeti gibi olduğunu hepimiz biliyoruz. Onu sadece bir gürültü olarak mı yoksa büyüleyici bir müzik olarak mı algılıyoruz? Yoksa trafik, bu ikisi arasında bir sınır olarak mı var oluyor, yani sessizliğin isten(mey)en zıttını temsil eden başka bir kültürel yapı olarak mı?

Tabii ki ses üreticileri olarak şehir sakinlerini de unutamayız: Kalabalıklardan gelen insan ve sokakta gezen hayvan sesleri bize şehirde rehberlik eder ve yeni kamusal alanlar oluşturur. Bu alanlarda okunan, konuşulan ve duyulan dil(ler) de bize şehrin ses manzarasında yol gösterir ve onu şekillendirir. Böylece, şehrin ses örüntüsünü geçici veya kalıcı sesler oluşturmuş olur: kuş cıvıltıları, hışırdayan çimenler, havlayan köpekler, vızıldayan böcekler, rüzgarla hışırdayan ağaçlar, çalılara pıtırdayan yağmur damlaları, kanalların dalgalanan suları… Bu seslerle beraber birbirini tamamlayan, destekleyen veya çelişen farklı anlayışlar ortaya çıkar. Şehir, bu ses dalgaları aracılığıyla nasıl algılanır? Neukölln’de hangi doğal ses katmanları hissedilir?

Bu seneki 48 Stunden Neukölln festivalinde, şehir sessizliğinin tüm yönlerini keşfedilebilir, ses kayıtları ve deneysel müzikten geleneksel ifade biçimlerine kadar her şeyle karşılaşabilirsiniz. Müzikal kompozisyonlar, (ses) enstalasyonları, okumalar ve tiyatronun yanı sıra resim, heykel ve fotoğraf ile Şehir Sessizliği temasını tüm duyular aracılığıyla açıklamayı amaçlıyoruz. Temanın sonsuz farklı yorumunu görmek için çok heyecanlıyız!